چکیده:
Huntington'ın distopik “medeniyetler çatışması” kehaneti yayınlandığında
çoğu insana abartılı gelmiş olmalıdır. En fazla Hollywood prodüksiyonuna konu
edilebilecek sci-fi senaryosu olabilirdi. Ama korkulan gerçek oldu. Kendi
dışındaki tüm kültürleri hegemonisi altına almaya çalışan batı uygarlığı sonunda
uygarlıklar arasında çatışma çıkarmayı başardı. Çoğulculuğu tahkim eden
Popper'ın hüzünlü vedası da denebilir. Kutsal devleti yücelten Hegel çıkageldi
yine. “Tanrının yeryüzündeki yürüyüşü” doktrini karşımızda dikiliyor.
Müslümanların tarihinde sultana “Allah'ın yeryüzündeki gölgesi” denmişti.
Tanrının yeryüzündeki yürüyüşü veya gölgesi, modern devletin ta kendisidir.
Ahlaki denetimden firar etmiş, hikmetinden sual olunmaz, sivil toplumda
itaatten başka davranış beklemeyen bir devlet bu. Batı uygarlığı, kapitalizm
içinde modern devleti nasıl kısıtlayacağının işleyen bir formülünü henüz
bulamadı. Kırkıncı yılında İran İslam devriminin ürettiği velayet-i fakih
çözümü, modern devletin ahlaki denetimi için ciddi bir öneri olabilir. İmam
Humeyni'nin velayet-i fakih teorisi, modern devletin ahlaki denetimi meselesine
yaptığı katkıyla paha biçilmez değerdedir. Sivil toplumun (ümmet) liderinin
devlet aygıtının en üst mercii olarak modern devletin işleyişini toplum adına
denetleyeceği ve toplumun hukukunu ihlal anlarında gerekli uyarıları yapacağı
bu yeni devlet modeli tüm ülkeler için ilham kaynağı olabilir. Zulüm üzerine
kurulu uluslararası sistem zaten içten içe çürüyor, çözülüyor ve çöküyor. Fakat
Müslümanların insanlığa bir umut ve çıkış sunabilecek yeterlilikte olduğu
kuşkuludur. Suriye, Bahreyn ve Yemen'de yaşanan trajediye İslam dünyasından
gelen refleks hayal kırıklığıdır. Siyasi tepkide bile bu denli başarısız kalmış
Müslümanların entelektüel ve fıkhî kapasitesi tahmin edilebilir.
Yazar, mütercim. TBMM'de milletvekili danışmanı.
İslam dünyası tarihin en eski tartışmasına odaklanarak iktidar ve devletin
doğası, yönetim felsefesi, idarenin ahlaki denetimi başlıkları üzerine yeni sözler
söylemelidir